Resim Müzesi




Yıllarca önünden geçip de, hatta yıllarca içerde ne olduğunu merak ederek geçip de neden girmemişim ben buraya?

Yeterince merak etmemişim demek ki diye düşünüyorum şimdi. Çünkü birkaç hafta önce gerçekten merak ettim ve gidip bi' bakayım dedim.


Siz de benim gibi ziyaret etmek isterseniz Pazartesi ve Perşembeleri kapalı olan müzeye diğer günler girmek için 5 TL gibi cüzi bir ücret ödemeniz gerekiyor.

Lokasyon olarak da en sevdiğim tarif verme şekli ile, Deniz Müzesi'ni solunuza alın, Dolmabahçe Sarayı yönünde giderken solunuzda kalacak.

Eserlere geçiyorum.



Son yazımda Sistina Şapeli için ''hep tavana bakıyoruz tamam mı'' çağrım burası için de geçerli. Tüm tavanlar böyle değil tabi oradaki gibi, ama burası da pek güzel.


Oryantalist Ressamlar: Doğu'nun Cazibesi

Oryantalizm, 19. yüzyılın yarısında ortaya çıkmış bir kavramdır. Zamanında Batılı ressamlar, başta İstanbul olmak üzere Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki yerlere askeri, politik ya da daha başka görevler ile gelip buraları inceleyip daha sonra eserlerinde yer vermişler.

Bu ressamlar eserlerinde çöl, vaha, ya da kent hayatı gibi manzaralardan başka, harem hayatı, avcılık, savaşçılık gibi konuları da işlemişlerdir.

Müzenin bu kısmında en beğendiğim, Sandor Alexander Swoboda'ya ait olan Deve Kervanı adlı eseri aşağıda paylaşıyorum.





Saray Ressamları

Sultan Abdülaziz tarihte sanata düşkünlüğü ile bilinen bir kişidir. İlk olarak saray ressamlığı için Polonyalı ressam Stenislaw Chlebowski'yi davet etmiş, kendisine Dolmabahçe Sarayı'ndaki bir daireyi atölye olarak kullanması için tahsis etmiştir. Ayrıca kendisini sık sık ziyaret ederek sanat hakkında sohbetler yapmış ve kendisine taslak çizimlerini gösterip fikir almıştır. Chlebowski, eserlerinde Türk tarihinde önemli olan savaş sahnelerine, padişah ve hanedandaki önemli kişilerin portrelerine, Kağıthane ve Göksu çevresini işlemiştir.

Daha sonra İtalyan ressam Luigi Acquarone Sultan II. Abdülhamid'in saray ressamı olmuş İstanbul'a gelip burada 40 yıl boyunca sanat dünyasında önemli izler bıraktıktan sonra göreve başlamış, görevini vefatına dek sürdürmüştür. Acquarone, askerlerin, subayların, devlet adamlarının ve sultanın yakın çevresindeki insanların portrelerini yapmıştır. En büyük başarıyı suluboya teknikleri ile yakalamıştır.

Kendisinin vefatının ardından bir kaç sonra yerine İtalyan ressam Fausto Zonaro gelmiştir. Geliş hikayesi öncekilerden biraz daha farklıdır. Zonaro, İtalyan Büyükelçiliği aracılığı ile ''Ertuğrul Süvarı Alayı'nın Galata Köprüsü'nden Geçişi'' isimli eserini Sultan II. Abdülhamid'e sunmuştur. Sultan II. Abdülhamid, resmi çok beğenmiş ve kendisini Mecidi Nişanı ödülüne layık görüp saray ressamı olarak görevlendirmiştir.
Galerinin bu kısmından en beğendiğim eseri aşağıda paylaşıyorum.





Ivan Konstantinoviç Ayvazovski
Romantizm akımını benimsemiş Kırımlı ressamdır. Sanatçı ekseriya gökyüzünün ve denizin büyük yer kapladığı resimler yapmıştır.

Deniz ressamı Ayvazovski, insan-doğa arasındaki barışı durgun sular ile, insan-doğa arasındaki mücadelede insanların yenik düştüğü durumları denizde çıkan fırtına ile ifade etmiştir.

En beğendiğim eseri:






Daha birçok bölümü olan galeride en sevdiğim kısımları paylaştım. Müzede işiniz bittikten sonra deniz tarafına geçip yeşillendirilmiş alanlarda dolaşarak iyi vakit geçirebilirsiniz.


Selamlar











Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pera Müzesi Sergileri

New York, New York

Sevgili Arsız Ölüm: Dirmit